Zamanın öğrettikleri derin çizgilerde… / Songül Bozacı

Hayat … Yaşanmışlıklarımızın zamanda bıraktığı izler üzerinden ilerliyorsa, zamanın izleri yüzümüzde ve kalbimizde sizce nasıl oluşuyordur? Ortaya çıkan izlerin derinlikleri nelere dönüşüyordur? Düşüncelerin derinliği mi izleri oluşturuyor yoksa izler mi derin düşünceleri çoğaltıyor? Hayat yolumuzda bizleri var eden bir dolu olayın sonunda sorulacak o kadar çok sorulardan sadece birkaçı bu sorular. Bazen cevapsız kalıyorlar bazen de cevabı yüreğimizin en derin köşesine yerleşiyor.

Jack ve Kaybolan Zaman adlı kitaptan bir görsel.

Yüreğe ulaşan kitaplar dediklerimden biri oldu “Jack ve Kaybolan Zaman”… Her satırında bir derinlik, bir yaşanmışlık, bir insanı sarmalayan duygu hakim. En yalın anlatımla en derin metaforlarla çevrili cümleler. Kişinin yalnızlığı, yoluna adanmış bir hedefin bilinmezliği, var olanların dışında bambaşka bir yolda ilerliyor olmanın dışlanmışlığı, kendine yetebilmenin gücü ve kaybedilen zamanın yarattığı derin izler, kırgınlıklar, kaybedilen sevgiler…

Jack ve Kaybolan Zaman adlı kitaptan bir görsel.

2019 Kanada Edebiyat Ödülünü kazanan bu hikâye neden bu ödüle layık olduğunu okuduğunuz her satırda çizimlerin yarattığı her duyguda çok net olarak görebiliyorsunuz.  Jack ve hikâyesini sonlara doğru netleştiriyor yazarı. İlk başlarda bize yalnızlığı seçmiş, tüm hayatını denizde geçiren bir karakter olarak yansıtıyor. Denize aşık biri olarak düşünüyoruz. Öyle ki karaya muhtaç kalmamak için kayıkta kendi yiyeceğini yetiştiriyor. İnsanların onun hakkında söylediklerini duyduğumuzda hiç aldırmadığını tek bir hedefinin olduğunu o da sırt yüzgeci yaralı gri balinanın peşinde günlerini gecelerini geçirdiği. Geceleri özellikle en çok yalnızlığını hissettiği zaman. Yalnızlığını kitaplarla ve piposu ile geçiriyor. Çok okuyor çok piposunu tüttürüyor Jack.

Jack ve Kaybolan Zaman adlı kitaptan bir görsel.

Jack’in hayatını öğrenmeye başladığımızda aslında bir zamanlar sevgi dolu bir baba, bir eş, bir kaptan olduğunu anlıyoruz. Ta ki peşinde olduğu balinanın bir gün oğlunu yutması ile değişiyor her şey. Jack geriye dönüp çok sevdiği eşine oğlunu kaybettiğini söylemeyi kabul edemiyor ve kendisini yalnızlığa sadece oğlunu yutan balinayı bulmaya adıyor. İnsanın yaşadığı kayıp ve acılarla başa çıkmasının ne kadar ağır bir süreç olduğunu, sevdiğinizin elinizden alınıp kopartılmasının yarattığı boşluğun acısını, öfkesini hikâyenin tüm kurgusunda hissedebiliyorsunuz.

Jack ve Kaybolan Zaman adlı kitaptan bir görsel.

“Bunca kini,bunca nefreti ve bunca yalnızlığı başka bir kalp kaldıramazdı” yazarın Jack için söylediği cümleler bunlar. Jack değişmişti balinayı ararken. Kalbi tüm bunlara dayanmıştı. Ah bir insanın kalbi nelere dayanabilir? Sınırı var mıdır? İnsan kalbi attıkça umudu devam ettikçe içinde yeşeren her şeyin izi yüzümüzde çizgilerle beliriyor, bakışlarımızın derinliğinde yatıyor. Jack ve Kaybolan Zaman seçimlerimizi bize en derin bir şekilde hatırlatan bir hikâye. Duygusu ile düşündürdükleri hayatımızın dönüm noktalarında neler gizli olabileceğini bir an olsun düşünmemize, bir kaybın yarattığı boşluğu anlayabilmemize, kabullenişimiz ile geçen zamanın biz de açtığı derin değişimleri yorumlayabilmemize kapı aralıyor. Yetişkinler ve özellikle genç okurlar için inanılmaz keyifli bir okuma deneyimi sunacak olan bu kitabı okuyunuz, okutunuz. Keyifli okumalar olsun.. Kayıplarımızla geçen zamanlarda kaybolmadığımız günler olsun…

https://gazetesanat.com/jack-ve-kaybolan-zaman